top of page

İki yazı bir dizi’den ‘Bir devlet düşmanı’

  • Writer: Ihsan Colak
    Ihsan Colak
  • Feb 28, 2016
  • 3 min read

İki yazı bir dizi ile özetlenen süreç en sonunda Cemaat’in kırmızı kitapta yerini alması ile son buldu.

Aylardır uğraşılan devlet düşmanı payesi nihayet devletin illegal kırmızı kitabına kaydedildi. kırmızı kitap muhteris iktidarsızlardan önce varlığı bilinen ama kabul edilmeyip inkâr edilen bir uygulama idi. Özellikle kurulu düzeni kurulduğu gibi sürdürmek isteyen devlet üstü güçlerin devletin legal-olağan işleyişine müdahale etme aracı olarak bu “herkesçe bilinen sır”rı kullanageldiler.

Ancak devlet yönetmeyi otobüs işletme, çöp toplama seviyesine indirgeyen zabıta kılıklı iktidarsızlar eliyle bu illegal uygulama sır olmaktan çıktı. Ortalama bir hukuk devletinde anayasanın üstünde bir güç yapılanması anında derdest edilip cezalandırılabilecek iken nevzuhur Türk demokrasisinde bu hukuksuzluk artık en yetkili ağızlarca kabul edilip sirkatler ikrar edilir oldu.

Bütün bu olanlar bir grup insanın devlet düşmanı ilan edilmesi için yapılıyor. Devlet içinde illegal işlere bulaşmış idarecilere ayna tuttuğu için bir cani gibi peşine düşülen bir devlet düşmanı.

Yandaşlığı aşmış hukuksuz ağızların borazanı olmuş mevkutenin İngilizce nüshası ağzını şapırdatarak bir kesimin artık “Enemy of the state” (bir devlet düşmanı) olarak yaftalandığını dünyaya duyurmaya çalışıyor.

Bu ifadeyi duyan dünyanın aklına hemen aynı adlı film gelmiştir eminim. 1998 yılında çekilen filmin başrollerini Will Smith ve Gene Hackman paylaştılar.

Başkalarının filmleri ve bizim gerçeklerimiz

İşin ilginci bu film devletin illegal işlerine şahitlik eden namuslu vatanperver insanların nasıl devlet düşmanı ilan edilerek yok edilmeye çalışıldığının hikâyesini anlatıyor. Devlet 1990’ların sonunda Amerikan kongresi yeni bir kanun çıkarma peşindedir. Bu kanuna göre herkes devlet tarafından rahatlıkla izlenebilecek, kişiler, siyasal partiler, gönüllü kuruluşlar ve örgütlü bütün hareketler devletin mutlak gözetimi altında olacaktır. Bu kanuna şiddetle karşı çıkanlar da vardır. Ulusal güvenlik görevlileri, karşı çıkan kongre üyesi ile bir buluşma ayarlar ve bu buluşmada onu ilaçla öldürür. Ölüme de aşırı dozda ilaç alımı süsü vermek için arabasına yüksek dozajlı ağrı kesici ilaçlar serpiştirip arabasını da göle iterler. Bir yaban hayatı araştırmacısı o bölgede kurduğu kamera olan biteni farkında olmadan kaydeder. Çekilen görüntüleri incelerken olan bitene bütün çıplaklığı ile şahit olur. Bu gördüklerini bir gazeteci ile paylaşır. Ulusal güvenlik ajansı görevlileri bu durumun farkına varır varmaz bu araştırmacının ve gazetecinin peşine düşerler. Araştırmacı ve gazeteci öldürülür ancak araştırmacı ölmeden önce kayıtları bir avukat arkadaşına ulaştırmayı başarır.

Avukatın da peşine düşen ajanlar en sonunda kendi yaptıkları bir katliamı bu şahsın üzerine atıp onu suçlu ilan ederler. Uzun mücadeleler sonunda Avukat adını temize çıkarmayı başarır ve çekilen kayıtları parlamentoya ulaştırır. Bu aynı zamanda hükümetin çıkarmaya çalıştığı kanunların da geri çekilmesi anlamına gelir.

Film döneminin en etkileyici, başarılı aksiyon-suç filmlerinden biri oldu. Ne yazık ki, ABD bu tarihten sonra 11 Eylül’ün ardından “Patriot act” adı altında filmde bahsedilen kanunları yeniden gündeme getirdi.

Konunun gündemimizle alakasına gelirsek; filmdeki bir doğa araştırmacısı, hiçbir şeyden haberi olmayan bir gazeteci ve avukat sadece devletin kirli sırlarına kazara şahit oldukları için devlet düşmanı ilan edilmişlerdi. Başkalarının filmleri bizim gerçeklerimiz olmaya devam ediyor ve kirlilerin kirlerine kazara şahit olanlar artık devletlüler tarafından devlet düşmanı ilan ediliyor. Oradaki doğa araştırmacısının çektiği filme mukabil burada bir gazetecinin yazdığı (hatta Dumanlı’nın yazmadığı) İki yazı ve bir televizyoncunun çektiği bir dizi devlet düşmanı olmak için gerekçe sayılıyor.

Olayın zulüm tarafı zulmedeni bağlar, ama bir de bunun rahmet tarafı var ki, bu insanlar uzun süredir bir kara propaganda ile her türlü kötülüğün müsebbibi olarak yaftalanıyordu. Yaftalamanın kolaylığı karşısında öyle olmadığının ispatı çok daha büyük bir gayret gerektiriyordu. Şimdi ise şirazesinden çıkmış, gözü dönmüş iftiracılar bu hareketin temiz ve masum olduğunun ispatı için güzel bir fırsat sundular. Ülkede su kesintilerinin, inek sayısının azalmasının, deprem olmasının gerekçesi olarak gösterilen bu kişiler artık gülmekten kendilerini savunamayacak hale geldiler. (Belki bu da bir taktiktir.)

Dünya sineması Hitler ve Nazilerden çok ekmek yedi. Sanıyorum Türk sineması da komedisi, aksiyonu, dramı ile bu dönemden çok ekmek yiyeceğe benziyor.


 
 
 

Comments


Featured Posts
Recent Posts
Archive
Search By Tags
Follow Us
  • Facebook Basic Square
  • Twitter Basic Square
  • Google+ Basic Square
  • Facebook Clean
  • Flickr App Icon
  • LinkedIn Clean
  • Google+ Clean

Created by Ihsan Colak

bottom of page